21 Mayıs 2012 Pazartesi

Nüfusun Dağılışını Etkileyen Faktörler

Nüfusun  Dağılışını Etkileyen Faktörler
A.       Doğal Faktörler
1. İklim : Yağışların fazla , kışların ılık geçtiği iklim bölgeleri sık nüfusludur. Kutup bölgeleri, çöller ve Ekvatoral bölgenin alçak kesimleri (Amazon- Kongo) elverişsiz iklim şartlarından dolayı seyrek nüfuslanmıştır.
Ülkemizde nüfusumuzun büyük bir kısmı iklim şartlarının elverişli olduğu  kıyı kesimlerde toplanmıştır.
2. Bitki Örtüsü : Sık ve gür ormanlık alanlar seyrek nüfuslanmıştır.
3. Yer Şekilleri : Dağlık ve yüksek sahalar seyrek nüfusludur. Engebeli yerlerde;
·          Ulaşım şartlarının elverişsizliği,
·          Tarım alanlarının kısıtlı olması
·          Yer şekillerinin  yerleşmeyi sınırlandırması gibi sebeplerle nüfus seyrektir.
Ülkemizde; Menteşe yöresi, Taşeli Platosu, Teke Platosu, Biga ve Gelibolu yarımadaları ileYıldız Dağları Bölümü  elverişli iklim şartlarına rağmen seyrek nüfusludur. Sebebi, yer şekillerinin engebeli olmasıdır.
Kıyıya paralel uzanan dağlar , kıyı ile iç kesim arasındaki ulaşımın zorlaştırmıştır. Ayrıca iç kesimlerin az yağış almasına ve iklimin  karsallaşmasına yol açmıştır.  Bu sebeplerden dolayı Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde nüfus kıyı kesimlerde toplanmıştır.
4. Toprak Özellikleri : Geniş ve verimli toprakların yer aldığı (alüvyal ovalar ile volkan dağları çevresi)  alanlarda nüfus sıktır. Ülkemizde bu alanların çoğunluğu delta ovalarıdırÇukurova, Çarşamba, Bafra, BakırçayGediz, Küçük ve Büyük Menderes ovaları bu sahaların başında gelir.
5. Su Kaynakları : Akarsu çevreleri su imkanı ve verimli tarım alanlarından dolayı sık nüfusludur. Bu genellemeye Ekvatoral bölge akarsuları (Amazon, Kongo) ile Kutup bölgesi akarsuları (Obi, Yenisey ve Lena gibi) uymaz.
Sık nüfuslu akarsu çevreleri; Nil, Fırat, Dicle, İndus, Ganj gibi.
6. Kara ve Deniz Dağılışı : Dünya nüfusunun büyük bir kısmı  Kuzey Yarım Küre’de toplanmıştır. Sebebi, karaların geniş alan kaplamasıdır.
B. Beşeri ve Ekonomik Faktörler
1. Sanayi: Sanayinin gelişmiş olduğu Avrupa ülkelerinde, Japonya’da ve ABD’nin doğusundanüfus yoğundur.
Ülkemizde İstanbul , İzmit, Adapazarı, Bursa, İzmir, Adana gibi merkezlerde nüfusun yoğun olmasında sanayinin gelişmişliği etkilidir.
2. Tarım : Tarımsal faaliyetlerin gelişmiş olduğu yerler sık nüfusludur. Ör. Akhisar, Çukurova, Bafra ,Çarşamba gibi.
3. Yer altı Kaynakları : Yer altı kaynaklarının çıkarıldığı ve işlendiği yerler iş imkanından dolayı sık nüfusludur. Almanya’da Essen, ülkemizde ise Soma, Ereğli, Karabük, Seydişehir, Batman, Afşin-Elbistan örnek gösterilebilir.
4. Ulaşım : Ulaşımın gelişmiş olduğu yerlerde ticaret ve sanayi geliştiği için sık nüfuslanmıştır.
İstanbul, Ankara, Afyon, Adana, Eskişehir gibi merkezlerde sanayi ve ticari faaliyetlerin gelişmesinde işlek yollar üzerinde olması etlidir.
5. Turizm : Turizmin gelişmiş olduğu yerlerde mevsimlik  nüfus artışı görülür. Kıyı bölgelerimizdeyaz döneminde,
Bursa-Uludağ, Bolu-Kartalkaya, Kayseri-Erciyes’ te ise kış döneminde nüfus artar.
6. Tarihi Faktörler: Geçmiş uygarlıklar döneminde önemli şehirler durumunda olan yerleşmeler, günümüzde de önemli nüfusa sahip şehirler durumundadır.
Ülkemizde; İstanbul, Bursa, Edirne, Konya, Kayseri, SivasŞ.Urfa ve Diyarbakır bu illerin başlıcalarıdır.
NOT: Bir ülkede nüfusun dağılışında doğal faktörlerin etkisi fazla ise o ülke gelişmemiştir

Nüfus Piramitleri

NÜFUS PİRAMİTLERİ
Herhangi bir yerin nüfus özelliklerini göstermede nüfus piramitleri kullanılır.
Nüfus piramitlerinden;
·          Ülkenin nüfus özellikleri,
·          yaş grupları,
·          cinsiyet durumu
·          ve ekonomik özellikleri (kalkınmışlık durumu) gibi özellikler hakkında bilgi edinilebilir.

 Nüfusun Yaş Yapısı
 
















Nüfus piramitlerinden faydalanarak nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı öğrenilebilir. Genel olarak;
0-14 yaş çocuk,
15-64 yaş grubu yetişkin (çalışan veya üretici),
65 ve daha yukarı yaş grubu ise yaşlı nüfus olarak kabul edilir.
0-14 yaş grubu ile 65 yaş üzeri nüfus bağımlı (tüketici) nüfustur.
Doğum oranı yüksek olan ülkelerde çocuk ve genç nüfus oranı fazla, yaşlı nüfus oranı ise azdır. Bu durumda; bağımlı nüfus oranı da yüksek olmaktadır.  Bu durum, genellikle az gelişmiş veya ekonomik kalkınmasını henüz gerçekleştirememiş ülkelerde görülmektedir
Doğum oranının az olduğu gelişmiş ülkelerde çocuk nüfus oranı çok düşük, orta yaş ve yaşlı nüfus oranı oldukça yüksektir. Bu tür ülkelerde çalışan nüfus oranı fazla olduğu için bağımlı nüfus oranı düşüktür. Gelişmiş ülkelerde hayat standartlarının yüksek olması sebebiyle ortalama insan ömrü daha uzundur.
Çalışan nüfus (15-64 yaş arası), hem kendi hem de çalışmayanların ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara bakmakla yükümlüdür.
Nüfusun yaş yapısını belirleyen en önemli etmen doğum oranıdır. Bunun dışında göçler, savaşlar ve salgın hastalıklar da bir ülkenin yaş yapısı üzerinde etkilidir.
Nüfusun Cinsiyet Yapısı
Nüfus piramitlerine göre nüfusun cinsiyet durumu da öğrenilebilir.
Dünya genelinde kadın ve erkek oranlarına bakıldığında,
gelişmiş ülkelerde  yaşlı nüfus içinde kadın nüfus oranının  daha fazla olduğu görülür.
Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde ise erkek nüfus oranı daha fazladır.
Göç veren ülkelerde veya bölgelerde kadın nüfusun, göç alan ülke veya bölgelerde ise erkek nüfusun fazla olduğu görülür. Ayrıca savaşlar da nüfusun cinsiyet yapısı üzerinde etkili olabilmektedir
İkizkenar Üçgen Piramit










 
Düzgün bir üçgene benzeyen bu piramit, yüksek doğum ve ölüm oranlarına sahip ülkelere aittir.
Sanayi Devrimi öncesi toplumların çoğu bu piramit örneğini yaşamıştır.
Günümüzde ise Bangladeş gibi yüksek doğum ve ölüm oranlarının yaşandığı ülkelerde görülmektedir.
Geniş Tabanlı Piramit
Bu piramit, düzgün üçgen piramidine göre kenarları içe çökük bir özellik gösterir. 

















0-5 yaş grubundaki ölüm oranlarının azalmaya başladığı; ancak doğum oranlarının yüksek olduğu ülkelerin piramididir.
Bu tür piramitler, İran ve Nijerya gibi gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.
Dar Tabanlı Piramit
Bu piramit; arı kovanı şeklindedir. Düşük doğum ve ölüm oranlarının görüldüğü ülkelerin nüfus piramididir. 

















Düşük doğum oranları nedeniyle piramidin tabanı dardır. İngiltere ve İsveç gibi kalkınmış ülkelerbuna örnektir.
 
Çan Şeklindeki Piramit
Çan şeklindeki bu piramit, uzun bir zaman sürecinde düşük doğum ve ölüm oranlarından sonra doğum oranlarının arttığını göstermektedir. 















ABD ve Kanada gibi ülkelere özgü bir piramittir.
Asimetrik Şekilli Piramit
Asimetrik şekilli bu piramit, doğum oranında hızlı bir düşüş görüldüğü, ölüm oranının da düşük olduğu piramit tipidir. 





















Japonya gibi büyük nüfus problemi yaşadıktan sonra hızla gelişen ülkelere özgü bir piramittir.

LEVHA HAREKETLERİ

Karaları meydana getiren ve aynı zamanda okyanusların altında devam eden yerkabuğu bir bütün değildir. Yerkabuğunu meydana getiren parçalara levha denir.Bu levhaların başlıcaları; Avrasya, K.Amerika, G.Amerika, Pasifik, Arap, İran, Anadolu, Afrika, Hindistan -Avustralya, Antarktika, Filipin, Nazka,Karayip ve Kokos’tur.
Türkiye, Arap, Afrika ve Avrasya Levhaları arasında bulunmaktaadır.


Magmada sıcaklık ve basınca bağlı olarak oluşan konveksiyonel akıntılar vardır. Bu akıntılara bağlı olarak levhalar, üzerindeki kıtalarla birlikte magmanın akıcı olan üst kısmında hareket eder.Alman meteorolog Alfred Wegener 1915'de kıtaların kayması teorisini ortaya atmıştır.
 

Wegener teorisine göre kıtalar birinci zamanın ikinci yarısına kadar tek bir parça halinde idi. Bu varsayımsal kıtaya Pangaea adını verdi.II. ve III. zamanlarda kıtalar parçalanarak birbirinden uzaklaşmıştır. Kıtaların arasındaki boşluklara suların dolmasıyla okyanus ve denizler meydana gelmiştir.A. Wegener’in teorisi geliştirilerek 1950’de levha tektoniği teorisi adıyla yeni bir teori ortaya atıldı. Bu teoriye göre yerkabuğu levha ya da tabla adı verilen çok büyük parçalar halindedir ve manto üzerinde yüzer haldedir. Bu nedenle kimi zaman birbirinden uzaklaşırken, kimi zaman da birbirlerine yaklaşırlar.

Levhaların birbirinden uzaklaşması sonucu okyanus tabanlarındaki kırıklar genişler ve bazaltik lavlar ortaya çıkar. Bunlar katılaşarak kıtaların kenarlarına eklenir. Bunun sonucunda kıtalar birbirinden uzaklaşır ve okyanus tabanları genişler. Okyanus tabanındaki kırık hatlarından çıkan magma katılaşarak okyanus sırtlarını oluşturur.


Levhaların hareketi sırasında iki okyanusal levhanın çarpışması sonucunda derin okyanus çukurları ile volkanik ada yayları oluşur. Ör: Japonya, Filipinler ve Mariana Çukuru.

İki kıtasal levhanın birbirine doğru yaklaşması sonucunda çarpışma olur. Bu çarpışma sonucunda, sıkışma ve kırılma yoluyla kıvrımlı dağ sıraları oluşur. Örneğin, Himalayalar ve Tibet Yaylası iki kıtasal levhanın yakınlaşması sonucu oluşmuştur. 

Ayrıca buralarda depremler ve volkanik etkinlikler de görülür.

İÇ KUVVETLER VOLKANİZMA VE DEPREMLER

VOLKANİZMA  Yerin derinliklerindeki magmanın yeryüzünde (dış volkanizma) veya yeryüzüne yakın derinliklerdeki(Derinlik-İç volkanizma) faaliyetlerine Volkanizma denir.
Volkanizma denilince daha çok yer yüzünde meydana gelen mağmatik faaliyetler akla gelmektedir. Çünkü volkanik şekiller yer yüzünde oluşmaktadır.
 
Volkanizma sırasında mağma katı, sıvı ve gaz halinde yer yüzüne çıkar. Çıkan sıvı maddelere lav, katı maddelere kül ve tüf denir. Gazlar ise; karbon,kükürt,azot,su buharı
Volkanizma ile çıkan malzemeler çıktığı yerde birikerek volkan konilerini oluşturur. 
Lavların akıcılığı az ise yükseltisi fazla olan volkan dağları oluşur. Bunlara  kalkan volkanlarıdenir. ör: Ağrı dağı

Volkan konilerinin tepesinde bulunan çukurluğa krater denir.
 
Bazı yanardağlarda ana koni üzerinde oluşmuş yan koniler de olabilir. Bunlara parazit koni denir. Ör: Erciyes dağı Volkanik patlamalarla bazı volkanların tepe kısmı uçarak çok büyük çanak oluşur. Bu çanaklara kaldera denir. Ör: Nemrut dağı (1441 yılında ikinci kez patlamıştır.)
Gaz patlaması sonucunda Maar çukurları oluşur.(Meke tuzlası ve Acıgöl birer Maar’dır.)
Volkanizmanın Etkileri1.      Tek dağlar oluşur.
2.      Volkanik alanlar maden bakımından zengin olur.
3.      Topraklar verimli olduğundan nüfus bu alanlarda fazladır.
4.      Volkanların çevreleri verimli tarım arazileridir.
Yeryüzündeki Başlıca Volkanik Bölgeler

1.      
Atlas Okyanusunun orta kesimi, 
2.      Akdeniz ve çevresi 
3.      Doğu Afrika 
4.      Büyük Okyanus çevresi (en fazla bu bölgede görülmektedir. Bu sebeple buraya Pasifik Ateş Çemberi denir.) 
Türkiye’deki Başlıca Volkanik Dağlar 
Haritanın büyük hali için üzerine tıklayınız

1.      
Doğu Anadolu Bölgesindekiler: Ağrı , Tendürek, Süphan, Nemrut. 
2.      İç Anadolu Bölgesi: Erciyes, Hasan dağı Melendiz dağı, Karadağ , Karacadağ. 
3.      Akdeniz Bölgesi: Hassa ve çevresi (Hatay) 
4.      G.D Anadolu Bölgesi: Karacadağ 
5.      Ege Bölgesi: Kula volkanları (En genç volkanik şekiller)

DEPREM
Deprem, Yerkabuğunda meydana gelen salınım ve titreşim hareketlerine denir. İnceleyen bilim sismoloji, ölçen alet sismoğraftır. Depremin Aletsel Büyüklüğü (Magnitüdü) Richter Ölçeğine göre belirlenir.
Depremin Şiddeti Nedir? Depremin yer yüzeyindeki etkileri, depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkileri ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüne alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birden çok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın kullanılanı 'Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeği'dir. Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır.
Depremin kaynağını aldığı yere İç merkez (Hiposantr),yer yüzünde buna en yakın noktaya da dış merkez (Episantr) denir.Episantr depremin en şiddetli hissedildiği yerlerdir. 
ODAK DERİNLİĞİ:Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanın yeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.

Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.  Okyanus veya deniz diplerinde olan depremin etkisiyle dev dalgalar oluşur. BunlaraTsunami denir. 

Oluşumlarına Göre Depremler: A)Çökme Depremler: Karstik alanlarda yeraltında kayaların erimesiyle oluşan boşlukların, mağaraların tavanlarının çökmesiyle meydana gelen depremlerdir. Etki alanları dardır. Akdeniz Bölgesi’nde yaygındır. 
B)Volkanik Depremler: Volkanizma faaliyetleri sırasında oluşan depremlerdir. Etkin volkanların çevresinde görülen depremlerdir. Etki alanları dardır. (Yeryüzünde görülen depremlerin %17’si bu tür depremlerdendir)
C)Tektonik Depremler: Yerkabuğunun iyice oturmamış kırık alanlarında görülen en yaygın, en şiddetli depremlerdir. (Yeryüzünde görülen depremlerin %81’i bu tür depremlerdendir) 

Not:
 Dünya üzerindeki volkanik alanlarla; deprem bölgeleri, fay hatları, genç kıvrım dağları ve sıcak su kaynakları arasında bir paralellik vardır. Sebebi bu alanlarda yer kabuğunun hareket halinde olmasıdır.   Türkiye’deki Deprem Bölgeleri  

1)Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı:
 Saroz körfezinden başlar, Marmara denizinden geçtikten sonra Kuzey Anadolu Dağlarının güneyini takip ederek Van Gölünün kuzeyine doğru uzanır. 
2)Batı Anadolu Deprem Kuşağı: Güney Marmara’dan başlar Ege Bölgesindeki çöküntü ovalarını takip eder. 
3)Güney Anadolu Deprem Kuşağı: Hatay’dan başlar, Güney Anadolu Toroslarını takip ederek Van gölünün güneyine doğru devam eder.
 
Deprem Tehlikesinin En Az Olduğu Alanlar: 1)Konya, Karaman, Taşeli Platosu ve İçel çevresi. 
2)Mardin Eşiği-Şırnak çevresi.   
Dünya Üzerindeki Deprem Bölgeleri

1)
Atlas Okyanusunun orta kesimi, 
2)Akdeniz ve çevresi 
3)Büyük Okyanus çevresi (En fazla bu bölgede görülmektedir. Sebebi katı haldeki yerkabuğunun (Sial) ince ve zayıf olmasıdır.)
 
Haritanın büyük hali için üzerine tıklayınız

Deprem Tehlikesinin Az Olduğu Yerler
1. K.Batı Avrupa-Grönland adası
2. Asya'nın kuzeyi (Sibirya)
3. Kanada'nın K.Doğusu
4.Güney Afrika 
5.Avustralya

Depremlerden Korunma Yolları 
1)Fay hatları üzerinde büyük yerleşim merkezleri kurulmamalı ve yüksek katlı binalar yapılmamalı. 2)Binalardaki yapı malzemesi ve yapı tekniği sarsıntılara dayanıklı olmalıdır. 
3)Deprem konusunda halk eğitilmelidir. 
4)Binaların yapıldığı zemin sağlam olmalı. Yer altı suyu bakımında zengin olan alüvyal alanlara çok katlı bina yapılmamalıdır. 
5)Deprem sırasında merdiven ve tavan boşluklarında durulmamalı. Bina içinde üzerimize düşüp altında kalabileceğimiz mobilya ve eşyalardan uzak durulmalıdır. 
6)Bina dışında ise ağaç, duvar ve elektrik telleri gibi devrilebilecek şeylerden uzak durmalıyız. 
7)Deprem sırasında mümkünse, yanan sobalar söndürülmeli,elektrik ve su kapatılmalıdır.

İÇ KUVVETLER OROJENEZ,EPİROJENEZ

YERŞEKİLLERİNİN OLUŞUMUYer şekilleri iç ve dış kuvvetlerin ortak etkisiyle meydana gelmişlerdir. İç kuvvetler yeryüzü şekillerini oluştururken yapıcıdırlar, dış kuvvetler ise  bu şekilleri ortadan kaldırmaya çalışan yıkıcı kuvvetlerdir. 
İÇ KUVVETLEREnerjisini yerin derinliklerinden alan (magmadan) ve yeryüzünün şekillenmesine olumlu yönde etkiye sahip olan kuvvetlerdir. 
İç kuvvetlerin oluşturduğu hareketlerin bütününe tektonik hareketler denir. 1.      Orojenez
2.      Epirojenez
3.      Seizma(Depremler)
4.      Volkanizma

DAĞ OLUŞUMU (OROJENEZ) HAREKETLERİ:

a) Kıvrım Dağlar (Genç Dağlar)
Dış kuvvetler yeryüzünü aşındırır. Aşındırılan parçalar denizlerde ve deniz kıyılarında birikir. Bu birikim alanlarına jeosenklinal alan denir. Binlerce metre kalınlıktaki bu tortul tabakalar yerkabuğu hareketleri ile yan basınca uğrar ve kıvrılarak su yüzeyine çıkar. Bu kıvrımların yüksek kısımlarına yani sıradağlara “Antiklinal”, çanak şeklindeki çukur yerlere ise“Senklinal” denir. 

I. Jeolojik Zamanda oluşanlara Eski Kıvrımlar, III. Jeolojik Zamanda oluşanlara ise Genç Kıvrımlar denir.
 
Ülkemizde Yıldız Dağları, K. Anadolu Dağları, Karasu–Aras Dağları ve Toroslar ile Ergene Havzası, İç Anadolu Düzlükleri kıvrılma sonucunda meydana gelmiştir.
Dünya'mız oluşumundan beri üç büyük orojenez, yani dağ oluşumuna sahne olmuştur.
 
I. Jeolojik Zamanda Kaledoniyen dağ oluşumu sırasında İskoçya ve Norveç'teki dağlar, 1. Jeolojik Zamanın sonlarına doğru gerçekleşen dağ oluşum sürecinde Appalaşlar, Urallar ve Orta Ren Dağları, III. Jeolojik Zamandaki son dağ oluşumunda ise Alpler, Andlar, Kayalık Dağları ve Himalayalar ortaya çıkmıştır.
 b)Kırılma İle Dağ OluşumuEski kara parçaları ve eski kıtalar yan basınçlar etkisiyle kırılmayacak şekilde sertse bunlar kırılır. Bu kırık hattına fay denir. İki fay arasında oluşan yükseltilere Horst, çukurlara iseGraben denir.

Ülkemizde
 Biga, Kaz, Mandra, Yunt, Menteşe, Aydın, Bozdağlar, birer Horst, Menderes Ovaları, Gediz Ovası, Bakırçay ve Hatay çukurluğu birer Grabendir.
 
Kırık hatları yeryüzünün zayıf yerleri olduğu için deprem, volkanizma ve kaplıcalar bu fay hatları boyunca uzanırlar.
Dünyanın en uzun grabeni Hatay’dan başlayarak güneye doğru Suriye, Lut Gölü, Kızıldeniz’den geçen D. Afrika’ya kadar uzanan çöküntü alanıdır.Dünya üzerindeki başlıca kıvrım dağları III. Zamanda oluşmuş Alp-Himalaya kıvrımları ile Amerika kıtasının batısındaki Kayalık ve And dağlarıdır.
 
                                       Dünyada kıvrım dağ sıraları
Türkiye’deki dağların büyük bir kısmı III. zamanda Alp-Himalaya kıvrımları ile oluşmuştur. Bunlar kuzeyde Kuzey Anadolu Dağları ve güneyde Toros Dağlarıdır. 
Kısacası Orojenez sonucunda; Kıvrım dağları, Horst-Grabenler ve fay hatları  oluşmuştur. 

KITA OLUŞUMU (EPİROJENEZ) HAREKETLERİ
Geniş yerkabuğu parçalarının yükselmesi ya da çökmesi şeklindeki yer hareketineepirojenez denir. 
Bu hareketler sonucunda kara ve deniz dağılışında büyük ölçüde değişebilir.Alçak alanları deniz basar.
Deniz ilerlemesi :Transgresyon veya deniz dipleri yükselerek kara haline geçer.

Deniz gerilemesi:
Regrasyon
 
Epirojenez de tabakaların durumu bozulmaz.Uzak sahalarda yükselmeler,alçalmalar olur.Epirojenez yerkabuğunun yaylanması olarak ta adlandırılır.Epirojenik hareketler yerkabuğunun izostatik dengesinin bozulması ile meydana gelir.

İzostatik denge:
 Katı haldeki yer kabuğunun sıvı haldeki Manto üzerinde batmadan kalabilmesine denir.
İzostatik Dengeyi Bozan Faktörler: 1.      Karalarda aşınmanın, denizlerde birikmenin fazla olması, 
2.      İklim değişmeleri, 
3.      Dağ oluşumu hareketleri
4.      Volkanizma ve Yan basınçlar
Epirojenez yer yüzünü en uzun sürede şekillendiren iç kuvvettir. 
Epirojenez sonucunda; Epirojenez yeryüzünü en uzun zaman içinde şekillendiren kuvvettir.
Ülkemizde Karadeniz ve Akdeniz Havzalarının çökmesi, Toroslar,K.Anadolu ve Batı Anadolu dağlarının yükselmesi, Ergene ve Adana havzalarının(Çukurova) tortulanma alanı haline gelerek çökmesi epirojenez sonucudur.

Türkiye 3.zaman sonu 4. zaman başında epirojenik olarak toptan yükselmiştir. 
Dünya üzerinde ise İskandinavya  yarımadası yükselirken , Almanya ve Hollandaçökmektedir.   Deniz ilerlemesinin görüldüğü yerde akarsuyun ağız kısmı deniz suları altında kalır. Akarsuyun enerji potansiyeli azalır ve biriktirme yapar. Deniz gerilesi var ise akarsuyun yatak eğimi artar ve aşındırma gücü artar.Eğer bir yerde akarsu vadisi deniz içinde de devam ediyorsa; deniz ilerlemesinden bahsedilebilir. Kıyı şekilleri yüksekte  veya kara içlerinde kalmış ise deniz gerilemesi olmuştur.